Neden Bağımsız Mikro Sistemler?
İnsanlık medeniyeti her geçen gün daha da ivmelenerek gelişiyor. Hızla yol alırken daha fazla krizle karşılaşıyor, rekabet tansiyonunu daha da hissediyoruz ve bu harika bir şey!
Zira krizsiz ve rekabet olmadan gelişim ve değer yaratımı bu hızda mümkün değil. “Bu hıza gerek var mı peki?” derseniz bu konuyla ilgili de bir yazı yayımlayacağım fakat şu an bu sorgulamayı bir kenara bırakıp gerçekleşmekte olan olguya bakalım.
Hızla değişen bu ortamda rakabetimizi sürdürebilmek, hayata daha sıkı tutunabilmek için sürekli olarak gelişmeleri takip etmeli ve gerektiğinde çevik manevralar yapabilmeliyiz.
Yeri geldiğinde küresel yıkıcı bir değişim dalgası vurduğunda veya ulusal bir değişimde veyahut da bireysel hayatımızda meydana gelen beklenmedik bir olay karşısında paradigma ve araçlarımızı zorluk çekmeden değiştirebilmeliyiz.
İşte bu noktada kurduğumuz fiziki veya düşünsel sistemler ne kadar mikro, modüler ve entegre olabilirlerse değişme karşı adaptasyonumuz o kadar kolay olur.
Mega sistemler kurup mega işler de yapabiliriz fakat bu sistemler kendi başlarına bağımsız çalışabilen mikro sistemlerin işbirliğinden meydana geliyorlarsa; bu dizgelerin değişime karşı vereceği tepki yekpare bir sistemin dönüşümünden daha kolay, maliyetsiz ve sağlıklı olacaktır.
Kaldı ki fiziki tek parça mega sistemler nüfusun yoğunlaştığı büyük şehirlerde akışkan bir şekilde boşlukları dolduramadıkları için çok daha maliyetli olmaktalar.