Güneş’e Olan Bağımlılıktan Kurtulmak: Füzyon Enerjisi
Bir önceki yazımda: ‘Krizsiz ve rekabet olmadan gelişim ve değer yaratımı bu hızda mümkün değil. “Bu hıza gerek var mı peki?” derseniz bu konuyla ilgili de bir yazı yayımlayacağım.’ demiştim.
bknz. https://mikromobilite.net/neden-bagimsiz-mikro-sistemler/
Evet bu hıza gerek var; çünkü termodinamiğin ikinci yasasında ortaya konulduğu gibi evrende entropi var. Yani her sistem biz canlıların işini daha zor görecek duruma doğru bozulma eğilimi gösteriyor. Bu yüzden sürekli olarak beslenebileceğimiz yeni kaynak arayışında olmalı ve şu anda iş görecek derecede verimli, beslendiğimiz kaynaklardan aldığımız enerjiyle ihtiyaçlarımızı temel düzeyde karşılayıp kalan enerjiyi yeni kaynak arayışlarına harcamalayız. Bu durum bireyin kendi yaşamında da insanlık soyunun devamında da hayati bir konu ve elimizi çabuk tutmalıyız; zira kurduğumuz sistemlerin ani bozulma veya verimlerinin öngörülenden daha hızlı şekilde düşme riskleri var.
Bu noktada Güneş’e inanılmaz derecede bağımlıyız. Güneş’e olan bağımlılığımızı azaltıp kaynak çeşitlendirmesi yaparak hayata daha güçlü tutunabiliriz. Bunun için elimizde nükleer fizyon ve füzyon teknolojileri var.
Mikro felsefeye inanan biri olarak tabii ki nükleer fizyon yerine füzyondan yanayım. Füzyon reaktörlerinin rantabl çalışabileceğine dair soru işaretleri olsa da bu işin üzerine giderek daha fazla ar-ge yatırımı yapmalı, kamuoyu oluşturmalı, desteklemeliyiz; çünkü zeki yaşamı dış uzaya taşıyacaksak mikro nükleer füzyon reaktörlerine veya Dünya’da olağanüstü durumlarda enerji krizi yaşamak istemiyorsak nükleer enerjiye ihtiyacımız var.
Mikro mobilite araçları açısından olaya bakarsak: elektrik motorlu ve gereksiz hacimli olmayan araçlar evet çevreye ve kaynaklara saygılılar fakat bu araçları şarj ederken kullandığımız elektriğin üretimi de aynı şekilde çevreye ve kaynaklara saygılı, demokratik bir enerji üretim yöntemi olmalı. Bu da Güneş’e bağımlı yenilenebilir enerji ve Güneş’ten bağımsız nükleer füzyon reaktörleri ile mümkün.